İçimizdeki İncir Ağacı
Necip Fazıl’ın, sonradan Yücel ÇAKMAKLI tarafından filmi de yapılan ve başrolünde Ahmet MEKİN'in oynadığı Bir Adam Yaratmak isimli tiyatro eserinin başkişisi olan Yazar Hüsrev, babası evin bahçesindeki incir ağacına kendisini asarak intihar etmiş, marazi bir tiptir.
Hüsrev, hayatı boyunca bu intihara sebep olan sorunun kıskacına asılı kalmış, her seferinde annesine “Anne, babam kendini niye astı?” diye sormuş ve yazdığı romanın başkahramanı da kendisini, evin bahçesindekine benzer bir ağaca asarak intihar etmiştir. Hüsrev’in babasının intihar etmiş bir kişi olması, onun yazdığı romandaki başkahramanın babası olabileceği ihtimalini düşünen gazeteciler tarafından öğrenilmesi ile başlayan sonu gelmez bir merakın doğurduğu dramatik diyaloglar damgasını vurur eserin her satırına. Annesi ise Hüsrev’in de bir gün babası gibi kendisini bu incir ağacına asacağı korkusuyla bahçedeki incir ağacını kestirir. Oyunun sonunda Hüsrev akıl hastanesine götürülürken şu cümle dökülür dudaklarından: Ne yapayım anne, kestiniz incir ağacımı…
Durkheim’ın İntihar adlı çalışmasına kadar intihar, toplumsal değil, bireysel-psikolojik bir durumdur. Durkheim’de ise intihar çok kuvvetli bir biçimde toplumsal bir olgudur. Durkheim’a göre intihara götüren sebepler, belirli bir toplumda oluşan ve intihar dürtüsü yaratan akımlardır. İntiharlara sebep olan bu toplumsal akımlar toplumlar ve dinler arasında farklılıklar gösterebilir. Başlangıçta bireysel yapıyla ilintili gibi görünen intihar, gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur. Belirli bir toplumun herhangi bir dönemindeki intihar sayısı bize, o toplumun, o dönemdeki ahlak yapısı hakkında ipuçları verebilir.
Durkheim’a göre, akıl hastalığı ve ırk gibi durumlarla intihar arasında ciddi bir bağ yoktur. Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksek olmasına karşın intihar oranı erkeklerde daha yüksektir. O dönem Yahudilerde akıl hastalığı sayısı yüksek olduğu halde, intihar oranı bu sayıyla orantılı olarak yüksek değil daha düşüktür. Almanya’nın bazı bölgelerinde, alkol kullanımı fazla olmasına rağmen intihar oranının düşük olması ve Germen ırkına mensup toplumların her birinde intihar oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi değişkenlerle intihar arasında bir ilişki olmadığını gösterir.
Durkheim intihar olgusunu, başta din olmak üzere, mezhep, evlenme-boşanma durumları, coğrafi etkenler, gece-gündüz farkı gibi pek çok örüntüyle birlikte ele alır. Müslüman, Hristiyan ve Yahudi toplumlarını inceler. İntiharın kesinlikle yasak olduğu Müslüman ve Hristiyan toplumlarında intihar oranının, intiharın kesin bir emirle yasaklanmadığı Yahudi toplumuna göre daha yüksek olması gibi çelişik bir durumla karşılaştır ve bu sonuç onu intiharın psikolojik olmaktan öte sosyolojik bir sorun olduğu kanaatine ulaştırır. Çünkü Yahudi toplumu cemaatçi/dayanışmacı bir toplum tipidir ve dayanışmacı toplumlarda intihar oranı bireyci toplumlara oranla oldukça düşüktür. (Bugün Dünyadaki intihar oranlarına baktığımızda bu tez kendisini bir kez daha ispat etmektedir.)
Ülkemize baktığımızda ise durumun azımsanmayacak bir sorun olduğunu ve pek yakın gelecekte başta psikologlar ve sosyologlar olmak üzere toplumun pek çok kesimini yakından ilgilendirecek bir mesele olmaya doğru yol aldığını görmekteyiz. 2014 Yılı TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) raporlarına göre yıllık kaba intihar hızı yüz binde 3,97’ye ulaşmış durumda. (Kaba intihar hızı yüz bin nüfus başına düşen intihar sayısıdır. 2013 yılında yüz binde 4,27 iken 2014 yılında yüz binde 3,97 oldu. Yani 2014 yılında her yüz bin kişiden yaklaşık dördü intihar etti.) Bir önceki yıla göre çok küçük bir azalma gözleniyor da olsa, yıllar içerisinde grafiğin genel seyri yukarı yönlü. Ölümle sonuçlanan intihar sayısı 2013 yılı verisine göre 3 bin 252 iken 2014 yılında 3 bin 65 oldu. İntihar edenlerin %74,3’ünü erkekler, %25,7’sini kadınlar oluşturdu. Kaba intihar hızını illere göre incelediğimizde, 2014 yılında kaba intihar hızının en yüksek olduğu il yüz binde 11,63 ile Tunceli olduğu görülüyor. Tunceli ilini yüz binde 9,03 ile Bingöl ve yüz binde 8,26 ile Edirne izliyor. Yaşa özel intihar hızları incelendiğinde, 2013 yılında en yüksek intihar hızı yüz binde 9,92 ile 85 ve üzeri yaş grubunda, 2014 yılında ise yüz binde 8,07 ile 80-84 yaş grubunda görülmüş. Her iki yılda da en düşük intihar hızı 2013 yılı için yüz binde 0,84 ve 2014 yılı için yüz binde 1,17 olarak 15 yaş altında gerçekleşmiş.
TUİK Rakamlarında, yaş, cinsiyet, mezuniyet gibi daha pek çok değişkene göre intihar oranlarını görmek mümkün. Bu rakamlar her yıl genellikle Haziran ayı ortalarında yayınlanıyor. Tabii ki Adliye, Emniyet, Jandarma gibi ilgili kamu kurumlarından da bu rakamlara ulaşılabilir. Merak ediyor olmak ve bunu bir sorun olarak görüyor olmak şartıyla bu rakamlar incelendiğinde, emin olun ki bize çok şeyler söyleyecektir.
Mühim olan, bunun gerçekten ciddi bir sosyal sorun olduğunu ve bugün yatırım yaptığımız pek çok alandan daha büyük önem arz ettiğini görüp üzerine eğilebilmek. Tamamlanmamış intihar teşebbüsünde bulunan kişilerle uzmanlar mülakatlar geliştirip sebeplere inebilirlerse güzel sonuçlarla karşılaşmak mümkün. Nitekim geçtiğimiz günlerde suçu daha ortaya çıkmadan önleyebilecek bir projeye imza atıldı ve bu çalışma medyada da geniş yer buldu. Konuyla ilgili ciddi adımlar atılmazsa gelecekte intihar meselesinin hepimizi kâfi derecede meşgul edeceğinden hiç şüphemiz olmasın.
Yarın her bahçede bir incir ağacı görmek istemiyorsak bugün, insanların içinde henüz yeşerecek olan incir ağaçlarını kurutmanın yollarını bulmalıyız.
Yorumlar
Yorum Gönder