Her Proje Bir Okuldur
Uzun ve zorlu bir projenin sonuna
gelindiğinde hissedilen rahatlama ve başarma duygusu paha biçilmezdir. Ekip
üyeleri belki bir sonraki göreve odaklanmak veya sadece derin bir nefes almak
ister. Proje yöneticisi raporları tamamlar, paydaşlara son sunumları yapar ve
proje resmi olarak kapanır. Ancak, proje yönetiminin en değerli aşamalarından
biri, genellikle tam da bu noktada, yani her şey bitti sanıldığında başlar:
Geçmişe dönüp bakmak, değerlendirme yapmak ve ders çıkarmak…
Proje tamamlandığında kutlamayı
ve rahatlamayı hak etmiş olsak da bir sonraki projeye aceleyle atlamadan önce
durup düşünmek hem bireysel hem de organizasyonel gelişim için kritik bir öneme
sahiptir. Çünkü her projeden ders çıkarılmalıdır. Sadece başarı hikayelerinden
değil, hatta belki daha da önemlisi, yaşanan zorluklardan, yapılan hatalardan
ve karşılaşılan beklenmedik durumlardan öğrenilecek çok şey vardır. Proje tamamlandığında, neyin işe yarayıp
neyin yaramadığını dürüstçe değerlendirmek, hataları sahiplenmek ve bunlardan
öğrenmek gerekir. İşte bu yaklaşım, tamamlanan her projeyi, sonucundan bağımsız
olarak, paha biçilmez bir gelişim fırsatına dönüştürür. Peki, bu öğrenme süreci
neden bu kadar değerlidir ve deneyimlerimizi gelecekteki başarılar için birer
basamağa nasıl dönüştürebiliriz?
Kitaplardan, eğitimlerden veya
teorik bilgilerden pek çok şey öğrenebiliriz. Ancak proje yönetimi gibi
uygulamalı bir disiplinde, gerçek deneyimin yerini hiçbir şey tutamaz. Proje
sahasında karşılaşılan zorluklar, insan ilişkilerindeki dinamikler, beklenmedik
krizler ve bunların üstesinden gelme çabaları, teorinin asla tam olarak
aktaramayacağı derinlikte ve kalıcılıkta dersler sunar. Başarıyla tamamlanan
projeler bize neyin işe yaradığını, hangi yaklaşımların etkili olduğunu, hangi
ekip dinamiklerinin olumlu sonuçlar doğurduğunu gösterir; bunlar, gelecekte
tekrarlamamız ve üzerine inşa etmemiz gereken iyi uygulamalardır.
Ancak belki de en güçlü öğrenme
deneyimleri, işler planlandığı gibi gitmediğinde, hatalar yapıldığında veya
başarısızlıklar yaşandığında ortaya çıkar. Hatalar acı verici olabilir, ancak
onlara doğru bir zihniyetle yaklaşıldığında, en değerli öğretmenlere
dönüşebilirler. Yanlış giden bir şey, genellikle süreçlerimizdeki bir
zayıflığı, varsayımlarımızdaki bir hatayı, iletişimimizdeki bir eksikliği veya
hazırlıksız olduğumuz bir riski acımasız bir netlikte ortaya koyar. Bu
zayıflıkları dürüstçe analiz etmek, kök nedenlerini anlamak ve gelecekte
tekrarlanmalarını önlemek için dersler çıkarmak, sürekli iyileştirmenin
temelini oluşturur. Geçmiş deneyimlerimizi, özellikle de olumsuz olanları,
halının altına süpürmek veya görmezden gelmek ise, aynı hataları tekrar tekrar
yapma riskini beraberinde getirir ve gelişimimizi engeller.
Projelerden sistematik olarak
ders çıkarmak için yapılandırılmış bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu genellikle
"Öğrenilmiş Dersler" oturumları veya toplantıları aracılığıyla
yapılır. Bu sürecin etkili olması için bazı temel unsurlara dikkat etmek
gerekir. Zamanlama önemlidir; toplantı, proje tamamlandıktan veya önemli bir
faz bittikten kısa bir süre sonra, herkesin deneyimleri henüz tazeyken
yapılmalıdır. Uzun projelerde sadece en sonda değil, önemli kilometre
taşlarından sonra da ara değerlendirmeler yapmak faydalı olabilir. Toplantıya,
projenin çekirdek katılımcıları (proje yöneticisi, ana ekip üyeleri) ve duruma
göre kilit paydaşlar dahil edilmelidir. En kritik unsur ise, güvenli ve açık
bir ortam yaratmaktır; amaç suçlu aramak değil, süreci anlamak ve
iyileştirmektir.
Bu oturumlarda, projenin farklı
yönleri (planlama, uygulama, iletişim, risk yönetimi, kaynak yönetimi, paydaş
ilişkileri, ekip dinamikleri vb.) gözden geçirilir. Katılımcılara genellikle şu
tür temel sorular yöneltilir: "Bu projede neyi çok iyi yaptık? Başarımızın
nedenleri nelerdi ve bunu gelecekte nasıl tekrarlayabiliriz?", "Neler
beklediğimiz gibi gitmedi veya başarısız oldu? Bunun altında yatan nedenler
nelerdi?", "Geriye dönüp baktığımızda, neyi farklı yapardık?", "Proje
sırasında bizi şaşırtan, beklemediğimiz neler oldu (olumlu veya
olumsuz)?", "Bu deneyimlerden yola çıkarak gelecekteki projeler için
hangi somut önerilerde bulunabiliriz?". Bu sorulara verilecek yanıtların
dürüst ve yapıcı olması teşvik edilmelidir. Özellikle hatalar veya
başarısızlıklar konuşulurken, savunmacı bir tutum yerine, durumu anlama ve ders
çıkarma odaklı bir yaklaşım benimsenmelidir.
Bu değerli bilgilerin
kaybolmaması için belgelenmesi ve paylaşılması gerekir. Oturumda ortaya çıkan
ana dersler, nedenleri ve öneriler net, öz ve anlaşılır bir formatta
kaydedilmelidir. Ancak daha da önemlisi, bu belgelerin sadece bir arşiv
malzemesi olarak kalmaması, organizasyon içinde ilgili kişilerle ve ekiplerle
aktif olarak paylaşılmasıdır. Bu, bir bilgi bankasında saklanarak, proje
başlangıç toplantılarında referans gösterilerek veya ilgili forumlarda
sunularak yapılabilir. Böylece, bir ekibin deneyimi, tüm organizasyon için
kurumsal bir hafızaya ve sürekli iyileştirme kaynağına dönüşür.
"Hataları sahiplenin ve
bunlardan öğrenin" ilkesi, öğrenilmiş dersler sürecinin kalbinde yer alır.
Hata yaptığını kabul etmek, özellikle profesyonel bir ortamda zor olabilir.
Ancak hatayı gizlemeye çalışmak veya başkalarını suçlamak yerine, onu dürüstçe
kabul etmek ve sorumluluğunu üstlenmek, sadece bireysel gelişim için değil,
aynı zamanda güvenilir bir liderlik profili çizmek için de kritiktir. Hataları
sahiplenmek bir zayıflık göstergesi değil, tam tersine dürüstlüğün, hesap
verebilirliğin ve öğrenmeye olan bağlılığın bir işaretidir. Organizasyon
kültürü açısından da hataların birer öğrenme fırsatı olarak görüldüğü ve
cezalandırılmadığı bir ortam yaratmak, çalışanların risk almaktan
çekinmemesini, sorunları erken bildirmesini ve yenilikçi çözümler denemesini
teşvik eder. Bu tür bir kültür, psikolojik güvenliği artırır ve genel
performansı yükseltir.
Öğrenilmiş dersler süreci, sadece
geçmişe dönük bir analiz değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir yatırımdır.
Bu süreçten elde edilen bilgiler hem bireylerin hem de organizasyonun sürekli
gelişimine katkıda bulunur. Proje yöneticileri ve ekip üyeleri için bu, teknik
ve yönetsel becerilerini geliştirmek, karar verme yeteneklerini iyileştirmek ve
farklı durumlara nasıl yaklaşacakları konusunda uzmanlık kazanmak anlamına
gelir. Organizasyon için ise, proje yönetimi süreçlerinin iyileştirilmesi,
proje planlama şablonlarının güncellenmesi, en iyi uygulamaların
yaygınlaştırılması, tekrarlanan hataların önlenmesi ve genel proje başarı
oranlarının artırılması gibi somut faydalar sağlar. Hatta "başarısız"
olarak nitelendirilen bir proje bile, eğer ondan doğru dersler çıkarılırsa,
organizasyon için uzun vadede en değerli "başarılı" öğrenme
deneyimlerinden birine dönüşebilir.
Her proje, kendi içinde benzersiz
zorluklar ve fırsatlar barındıran bir öğrenme laboratuvarıdır. Proje
tamamlandığında elde edilen sonuçlar kadar, o sonuca ulaşırken yaşanan
deneyimler de değerlidir. Bu deneyimleri sistematik bir şekilde analiz etmek,
başarıları pekiştirmek ve özellikle hatalardan ders çıkarmak, olgun bir proje
yönetimi anlayışının ve sürekli öğrenen bir organizasyonun temel taşıdır. Bu
nedenle, proje döngünüzün ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçası olarak
"öğrenilmiş dersler" sürecini benimseyin.
Geçmişin deneyimlerini, yarının başarıları için sağlam bir temel olarak kullanın ve her projeyi, sizi ve organizasyonunuzu bir adım daha ileriye taşıyacak bir gelişim fırsatına dönüştürün.
Yorumlar
Yorum Gönder