Korku Duvarlarını Yıkmak, Potansiyeli Açığa Çıkarmak
Bir çalışma ortamı düşünün:
İnsanlar fikirlerini dile getirmekten çekiniyor, soru sormak
"bilgisizlik" olarak algılanır korkusuyla susuyor, hatalar örtbas
ediliyor ve kimse mevcut duruma meydan okumaya cesaret edemiyor. Şimdi başka
bir ortam hayal edin: Fikirler serbestçe tartışılıyor, en "basit"
sorular bile saygıyla karşılanıyor, hatalar birer öğrenme fırsatı olarak
görülüyor ve farklı görüşler yapıcı bir şekilde ele alınıyor. Sizce hangi
ortamda yenilikçilik filizlenir, problemler daha hızlı çözülür ve insanlar
potansiyellerini tam olarak ortaya koyabilir? Cevap açık: İkincisi. İşte bu
ikinci ortamı mümkün kılan temel unsur, "Psikolojik Güvenlik" olarak
adlandırılıyor.
Harvard Business School profesörü
Amy Edmondson tarafından popülerleştirilen bu kavram, kısaca, bir takımın
üyelerinin, kişilerarası risk almanın (örneğin, bir fikir beyan etmek, soru
sormak, endişeyi dile getirmek veya hata yaptığını kabul etmek) güvenli
olduğuna dair paylaştığı ortak inanç anlamına gelir. Bu, insanların kendilerini
aptal, yetersiz, olumsuz veya rahatsız edici olarak görülme korkusu olmadan,
tam olarak ifade edebilecekleri bir ortamdır. Ancak psikolojik güvenlik,
standartları düşürmek, çatışmadan kaçınmak veya her zaman "nazik"
olmak anlamına gelmez. Aksine, insanların zor konuları konuşabildiği, yapıcı
anlaşmazlıkların yaşanabildiği ve birlikte öğrenmenin mümkün olduğu bir güven
ve saygı iklimi yaratmaktır. Peki, bu güvenli liman neden bu kadar kritik ve bu
ortamı nasıl inşa edebiliriz?
Psikolojik güvenliği tam olarak
anlamak için, neyi içerdiğini ve neyi içermediğini netleştirmek önemlidir.
Psikolojik güvenlik, öncelikle kabul görme ve dahil olma hissini içerir; ekip
üyeleri, kim oldukları ve neye benzedikleri için değil, oldukları gibi kabul
edildiklerini ve ekibin değerli bir parçası olduklarını hissederler. İkinci
olarak, öğrenmek için güvende hissetmek anlamına gelir; insanlar anlamadıkları
şeyleri sormaktan, yeni şeyler denemekten ve bu süreçte hata yapmaktan
çekinmezler, çünkü alay edilme veya cezalandırılma korkusu taşımazlar. Üçüncü
olarak, katkıda bulunmak için güvende hissetmeyi ifade eder; bireyler,
statüleri veya kıdemleri ne olursa olsun, fikirlerini, önerilerini ve bakış
açılarını, geri püskürtülme veya önemsiz görülme endişesi olmadan rahatça
paylaşabilirler. Dördüncü ve belki de en kritik olanı, meydan okumak için
güvende hissetmektir; insanlar, mevcut duruma, alınan kararlara veya
süreçlerdeki sorunlara dair endişelerini, yapıcı bir dille ve misilleme korkusu
olmadan dile getirebilirler.
Ancak psikolojik güvenlik, her
şeye izin verilen bir ortam demek değildir. Düşük performans standartlarını
kabul etmek, hesap verebilirlikten kaçınmak, zor geri bildirimlerden veya
yapıcı çatışmalardan kaçınmak anlamına gelmez. Aksine, yüksek performans standartlarının
ve açık iletişimin olduğu bir ortamda, insanların bu standartlara ulaşmak için
çalışmaları, zorlukları dile getirmeleri ve birbirlerine dürüst geri bildirim
vermeleri için güvenli zemini oluşturur.
Psikolojik güvenlik, sadece
"iyi hissettiren" bir kavram değil, aynı zamanda organizasyonel
başarı için somut ve ölçülebilir faydalar sağlayan kritik bir faktördür. En
önemli getirilerinden biri, öğrenmeyi ve yenilikçiliği (inovasyonu) hızlandırmasıdır.
İnsanlar hata yapmaktan veya "aptalca" görünmekten korkmadıklarında,
yeni fikirler denemeye, yaratıcı çözümler önermeye ve deneyimlerinden (hem
başarılardan hem de başarısızlıklardan) daha hızlı öğrenmeye açık olurlar. Bu,
özellikle hızla değişen ve belirsizliğin yüksek olduğu günümüz iş dünyasında
hayati bir rekabet avantajıdır.
Google'ın ekipler üzerine yaptığı
kapsamlı Project Aristotle araştırması, yüksek performanslı ekipleri
diğerlerinden ayıran en önemli faktörün psikolojik güvenlik olduğunu ortaya
koymuştur. Güvenli hisseden ekipler daha iyi iş birliği yapar, bilgiyi daha
etkin paylaşır, problemleri daha yaratıcı yollarla çözer ve ekip üyelerinin
farklı yeteneklerinden ve bakış açılarından daha iyi yararlanır. Bu durum,
doğrudan çalışan bağlılığını ve refahını da artırır. Güvende hissetmek, iş
yerindeki stresi ve kaygıyı azaltır, iş tatminini yükseltir ve çalışanların
kendilerini işlerine daha adanmış hissetmelerini sağlar.
Psikolojik güvenlik, aynı zamanda
etkili bir risk yönetimi aracıdır. Ekip üyeleri, potansiyel riskleri, hataları
veya etik olmayan durumları fark ettiklerinde bunları dile getirmekten
çekinmezlerse, sorunlar büyümeden ve ciddi hasara yol açmadan önce müdahale
etme şansı doğar. Açık iletişim ve yapıcı eleştiri kültürü, daha etkili problem
çözme süreçlerine de olanak tanır; farklı görüşlerin çarpışmasıyla daha sağlam
ve yaratıcı çözümler ortaya çıkar. Son olarak, özellikle çeşitliliğin arttığı
iş gücünde, psikolojik güvenlik kapsayıcılığın temelini oluşturur. Farklı
geçmişlerden, deneyimlerden ve düşünce tarzlarından gelen tüm bireylerin
seslerinin duyulduğu ve değerli bulunduğu bir ortam yaratmak, çeşitliliğin
getireceği zenginlikten tam olarak yararlanmayı mümkün kılar.
Psikolojik güvenliği inşa etmek
ve sürdürmek, öncelikle liderlerin sorumluluğundadır, ancak tüm ekibin
katılımını gerektirir. Liderler, bu kültürü oluşturmak için bilinçli adımlar
atmalıdır. Her şey liderin örnekliği ile başlar. Liderin kendi hatalarını kabul
etmesi, bilmediği konularda yardım istemesi ve zaman zaman kendi kırılganlığını
göstermesi, başkalarının da bunu yapması için güvenli bir alan açar. Liderin,
ekipten aktif olarak girdi ve geri bildirim istemesi, "Gözden kaçırdığım
bir şey var mı?", "Bu konuda ne gibi endişeleriniz var?",
"Farklı bir yaklaşım önerir misiniz?" gibi açık uçlu sorular sorması
önemlidir. Gelen fikirlere, sorulara ve endişelere, özellikle de zorlayıcı
olanlara karşı takdirle ve yapıcı bir şekilde yanıt vermek, insanların
gelecekte de konuşmaya devam etmesini teşvik eder.
Liderin, toplantılarda veya
tartışmalarda herkesin katılımını teşvik etmesi, daha sessiz üyeleri de
konuşmaya davet etmesi ve tüm katkıları değerli bulduğunu göstermesi gerekir.
Belki de en kritik nokta, hatalara ve başarısızlıklara karşı yapıcı bir yaklaşım
sergilemektir. Hatalar olduğunda suçlu aramak yerine, neyin yanlış gittiğini
anlamaya, sistemik nedenleri bulmaya ve bundan nasıl ders çıkarılabileceğine
odaklanılmalıdır. Deney yapmayı teşvik etmek ve her deneyin başarılı
olmayabileceğini kabul etmek, öğrenme kültürünü besler. Aktif dinleme ve empati
göstermek, yani ekip üyelerinin söylediklerini gerçekten anlamaya çalışmak ve
onların duygusal durumlarını dikkate almak, güven ilişkisinin temelini
oluşturur. Açık ve şeffaf iletişim kurmak, kararların ardındaki nedenleri
açıklamak da belirsizliği azaltır ve güveni artırır. Son olarak, liderin yapıcı
çatışmayı yönetme becerisi önemlidir; fikirler üzerine saygılı tartışmaları
teşvik etmeli, ancak kişisel saldırılara veya saygısız davranışlara asla izin
vermemelidir.
Ancak psikolojik güvenlik sadece
liderin omuzlarında değildir; bu, tüm ekibin ortak sorumluluğudur. Ekip
üyelerinin de birbirlerini saygıyla dinlemesi, farklı görüşlere açık olması,
yapıcı geri bildirim vermesi ve fikir beyan eden veya endişe dile getiren
meslektaşlarını desteklemesi gerekir. Güvenli bir ortam, ancak herkesin
katkısıyla inşa edilir ve korunur.
Psikolojik güvenlik artık iş
dünyasında "olsa iyi olur" denilecek bir lüks değil, sürdürülebilir
başarı, yenilikçilik ve yüksek performans için temel bir gerekliliktir.
İnsanların kendilerini güvende
hissettikleri, fikirlerini özgürce paylaşabildikleri, hatalardan ders
çıkarabildikleri ve birbirlerine destek oldukları bir çalışma ortamı, sadece
daha insani olmakla kalmaz, aynı zamanda en zorlu hedeflere ulaşmak için gereken
kolektif zekayı ve enerjiyi de açığa çıkarır.
Liderler ve kuruluşlar için
psikolojik güvenliği inşa etmek ve korumak, sadece çalışan refahına yapılan bir
yatırım değil, aynı zamanda doğrudan iş sonuçlarına etki eden stratejik bir
önceliktir. Bu güvenli limanı yaratmak, potansiyeli performansa dönüştürmenin
anahtarıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder