Kayıtlar

Stratejik Yol Ayrımı ve Dönüşümün İkili Gücü

Resim
Günümüz dünyasında kuruluşlar, kendilerini eş zamanlı olarak yanıt vermeleri gereken iki devasa ve dönüştürücü gücün kesişim noktasında buluyorlar: Bir yanda gezegenimizin ve toplumumuzun geleceği için giderek artan bir aciliyetle öne çıkan sürdürülebilirlik hedefleri; diğer yanda ise iş yapış biçimlerimizi kökten değiştirme potansiyeli taşıyan yapay zekâ (YZ) devrimi.  Bu durum, liderler için karmaşık bir meydan okuma sunuyor. Benim de Üyesi olduğum Project Management Institute (PMI) tarafından yürütülen ve 650'den fazla küresel kuruluşu kapsayan araştırmalar, yöneticilerin ezici çoğunluğunun (%93) sürdürülebilirliğin uzun vadeli iş başarısı için hayati önem taşıdığını kabul ettiğini gösteriyor. Ancak bu stratejik önemin farkındalığı ile gerçek operasyonel uygulama arasında belirgin bir uçurum bulunuyor; aynı araştırmaya göre kuruluşların sadece %37'si sürdürülebilirliği temel operasyonlarına tam olarak entegre edebilmiş durumda. Daha önceki çalışmalar bu oranı daha da düşük...

Kırmızıdan Turkuaza: Alışılmışın Dışında Bir Çalışma Dünyası Mümkün mü?

Resim
Günümüz iş dünyasına baktığımızda, asırlardır süregelen belirli kalıpların hakimiyetini görürüz: Katı hiyerarşiler, tepeden inme kararlar, sıkı kontrol mekanizmaları, yoğun rekabet ve çoğu zaman bireyin potansiyelini tam olarak ortaya koymasına izin vermeyen, onu sadece sistemin bir dişlisi olarak gören yapılar... Peki, insanlığın kolektif bilinci evrildikçe, birlikte çalışma ve organize olma biçimlerimiz de bu evrime ayak uydurabilir mi? Daha insancıl, daha anlamlı, daha esnek, daha verimli ve daha bütüncül organizasyonlar kurmak mümkün müdür? İşte bu can alıcı sorulara cevap arayan Belçikalı düşünür Frederic Laloux, 2014'te yayınladığı ve kısa sürede küresel bir etki yaratan "Organizasyonları Yeniden Keşfetmek" (Reinventing Organizations) adlı kitabıyla, mevcut paradigmalarımızı sorgulamaya ve ufukta beliren yeni olasılıkları keşfetmeye davet ediyor. Laloux, insanlık tarihini bir mercek altına alarak, tıpkı bireysel ve toplumsal bilincimizin gelişmesi gibi, organizasy...

2027 Kapıdaki Devrim mi?

Resim
Yapay zekâ (YZ) alanındaki gelişmeler, son yıllarda nefes kesici bir hız kazandı. Dünün bilim kurgu senaryoları, bugünün araştırma laboratuvarlarında gerçeğe dönüşüyor gibi. OpenAI, Google DeepMind ve Anthropic gibi sektörün dev isimlerinin CEO'ları, insan seviyesinde veya onu aşan yapay genel AGI- (AGI- Artificial General Intelligence) yeteneklerinin önümüzdeki 5 yıl gibi kısa bir sürede ortaya çıkabileceğini öngörüyorlar. Hatta OpenAI CEO'su Sam Altman, hedeflerinin sadece AGI değil, "kelimenin tam anlamıyla süper zekâ" ve bunun getireceği "görkemli bir gelecek" olduğunu ifade ediyor. Bu iddiaları basit bir pazarlama abartısı olarak görmezden gelmek büyük bir hata olabilir. Peki, bu kadar hızlı bir ilerleme gerçekten mümkün mü ve eğer mümkünse, böylesine güçlü bir teknolojiyle karşılaşmaya ne kadar hazırız? İşte bu sorulara somut bir çerçeve sunmayı amaçlayan, Daniel Kokotajlo, Scott Alexander, Thomas Larsen, Eli Lifland ve Romeo Dean tarafından kaleme a...

Geleceğin Güvenliğini ya da Güvenliğin Geleceğini Şekillendirmek

Resim
Dijitalleşme, yapay zekâ, iklim krizi, veri güvenliği ve bilgi kirliliği... Bugün yaşadığımız çağ, her zamankinden daha fazla belirsizlik ve karmaşıklık içeriyor. Teknolojinin baş döndürücü biçimde geliştiği bir dönemde, uluslararası güvenlik anlayışı da yeniden şekilleniyor. Bu dönüşümün farkında olan NATO, geleceğin güvenlik ortamını daha iyi anlayabilmek için "2025 NATO STO Raporu"nu yayımladı. Rapor, yalnızca askeri değil, aynı zamanda politik, ekonomik ve toplumsal düzeydeki değişimleri de değerlendiriyor. Raporun sunduğu altı temel eğilim, gelecekte hem bireylerin hem devletlerin karar alma süreçlerini derinden etkileyecek. 1. Yeni Rekabet Alanları: Güvenlik Sınırları Yeniden Çiziliyor Dijitalleşmenin yaygınlaşması, yalnızca bireylerin değil, ülkelerin de hareket alanını genişletti. Ancak bu genişleme, aynı zamanda yeni tehdit alanlarının doğmasına neden oldu. Geleneksel savaş tanımları artık geçerliliğini yitiriyor. Toprak işgali yerine artık bir devletin dijital...

Derin Uçurum: Bir İsrail, Elli Yedi İslam Ülkesi

Resim
21. Yüzyılda ülkelerin rekabet gücünü, ekonomik refahını ve küresel etkisini belirleyen en önemli faktörlerden biri, şüphesiz inovasyon kapasiteleri ve bu kapasitenin somut çıktılarından biri olan fikri mülkiyet birikimidir. Patentler, bu birikimin en önemli göstergelerinden biri olarak, yeni teknolojilerin, ürünlerin ve süreçlerin ne ölçüde geliştirildiğini ve koruma altına alındığını yansıtır. Bu bağlamda, küresel inovasyon haritasında kendine özgü bir yer edinen İsrail ile son derece geniş ve çeşitli bir coğrafyayı temsil eden İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerini inovasyon ve patentler açısından karşılaştırmak, ilginç eğilimleri ve farklı gelişim yörüngelerini ortaya koymaktadır. Ancak bu karşılaştırmaya başlarken altını çizmemiz gereken en önemli nokta şudur: İsrail tek bir ülke iken, 57 üyesi bulunan İİT, içinde dünyanın en zenginlerinden en az gelişmişlerine kadar muazzam bir çeşitlilik barındıran heterojen bir yapıdır. Dolayısıyla, "İslam Ülkeleri"ni tek bir blok...

Değişimin Eşiğindeki Kırsal Avrupa ve Türkiye'den Bakınca: Benzerlikler, Farklılıklar...

Resim
Avrupa Birliği coğrafyası, sessiz ama derinden işleyen demografik ve ekonomik değişim rüzgarlarının etkisi altında. Bu değişimler, kıtadaki yaşamı yeniden şekillendirirken, etkilerini belki de en belirgin şekilde hissettiren alanlar kırsal bölgeler oluyor. Avrupa Komisyonu'nun bilim ve bilgi servisi Ortak Araştırma Merkezi (JRC) tarafından hazırlanan ve AB'nin kırsal bölgelerinin geleceğine ışık tutan "AB'nin Kırsal Bölgelerinin Görünümü ve Demografik Perspektifleri" başlıklı çalışma, bu dönüşümü rakamlar ve projeksiyonlarla gözler önüne seriyor. 2000-2022 dönemindeki eğilimleri analiz eden ve 2040 yılına kadar uzanan öngörüler sunan bu belge, kırsal Avrupa'nın karşı karşıya olduğu zorlukları ve potansiyel fırsatları anlamamız için kritik bir zemin sunuyor. Belgeye göre şehirlerin cazibesi artarken kırsalın yaşadığı nüfus değişimleri, yaşlanan toplumun getirdiği yeni dinamikler ve farklılaşan ekonomik görünümler, politika yapıcılar ve kırsal topluluklar i...

Yapamadığımız Seçimler

Resim
Modern düşünce, bireyi sıklıkla kendi kaderinin mutlak hâkimi olarak konumlandırır. Hayatın, irademizle yaptığımız bilinçli tercihlerin bir toplamı olduğu fikri, kişisel gelişimden başarı anlatılarına kadar pek çok alanda karşımıza çıkar. Seçimlerimizin gücünü vurgulayan bu yaklaşımda inkâr edilemez bir doğruluk payı vardır; attığımız adımlar, verdiğimiz kararlar şüphesiz bugünkü varoluşumuzu şekillendirir. Ancak bu tablonun eksik olduğunu, hayatın dokusunun çok daha karmaşık ipliklerle örüldüğünü fısıldayan derin bir gerçeklik de mevcuttur: Hayat, sadece yaptığımız değil, aynı zamanda ve belki de çok daha fazla, yapamadığımız seçimlerin/tercihlerin de bir sonucudur. İşin can alıcı noktası şudur: Hayat, her bireye aynı "tercih yapma" lüksünü veya şansını bahşetmez. Bu farkındalık, bireysel sorumluluk mitinin ötesine geçerek bizi varoluşun daha çetrefilli, daha eşitsiz ve çoğu zaman daha trajik boyutlarıyla yüzleşmeye davet eder. Bireyin kendi kaderini çizdiği, yeterince i...