İnancın Çetin Sınavı

Felsefe tarihinde bazı düşünürler, rahatlatıcı cevaplar vermek yerine, varoluşun en temel gerilimlerini ve paradokslarını cesurca sorgulayarak bizi konfor alanımızdan çıkarırlar. Søren Kierkegaard, tam da böyle bir filozoftur. Onun düşüncesi, özellikle de bireysel varoluş, seçim, sorumluluk ve inanç gibi temalar etrafında döner; kolaycı genellemelere, soyut sistemlere veya toplumsal normlara sığınan bir dindarlığa karşı, bireyin Tanrı ile olan kişisel, çoğu zaman sancılı ve paradoksal ilişkisine odaklanır. Bu derin sorgulamanın belki de en çarpıcı ve en çok tartışılan örneği, Kierkegaard'ın "Korku ve Titreme" (Frygt og Bæven) adlı eserinde ele aldığı Hz. İbrahim (Abraham) kıssasıdır. Kierkegaard için Hz. İbrahim, sadece kutsal metinlerde yer alan bir peygamber değil, aynı zamanda inancın en yüksek, en anlaşılmaz ve en korkutucu boyutunu temsil eden bir paradigma, bir "İnanç Şövalyesi"dir. Tanrı'nın, vaat edilmiş sevgili oğlu İshak'ı kurban etmesini emr...