Son yıllarda dilimizden düşmeyen, plazaların camlı toplantı odalarından esnaf lokantalarına kadar her yere sızan sihirli bir kelime var: İnovasyon . Nereye baksak o; "paradigma değişimi", "yıkıcı yenilik", "girişimcilik ekosistemi"... Sabah kahvesini içerken dünyayı değiştirecek bir startup fikri bulamayanı dövüyorlar sanki. Herkes bir sonraki Elon Musk, herkes bir sonraki "unicorn"un sahibi olma peşinde. Konferanslarda havalı sunumlar yapılıyor, LinkedIn profillerinde unvanlar uçuşuyor, ama günün sonunda elimizde ne kalıyor? Aslında haksızlık etmeyelim; yaratıcılıkta eksiğimiz yok, hatta pratik zekâda dünyanın geri kalanına ders veririz. "Coğrafya kaderdir" sözünü "Coğrafya kederdir"e çevirmemek için yüzyıllardır hayatta kalma sanatını en üst düzeyde icra ediyoruz. Ancak, o küresel inovasyon rüzgârı bizim sınırlardan içeri girdiğinde kimyası biraz değişiyor. Bizim garajlarımızda dünyayı değiştirecek mikroçipler değil, kış...